3 Nisan 2014

İyi ki varsın


İnsan, yaşadıkça neyin gerçek, neyin yanılgı, neyin değerli, neyin değersiz olduğunu görüyor/anlıyor/öğreniyor; yaşadıklarının ve edindiğin deneyimlerin seni değiştirmesine izin vermen ya da empati kurabildiğin zaman daha mutlu ve huzurlu olman gibi.

Yaşama bakışımızın kalıcı mutluluktaki payı, çok istediğimiz bir şeyi elde etmenin kısa süreli hazzından çok çok daha büyük. Kendimi en mutsuz hissettiğim zamanlar, içinde bulunduğum koşullara tek bir yönden baktığım zamanlardı örneğin. Şimdi ise bazı şeyleri istediğim gibi gerçekleşmeyeceğini anladığımda o konuda beklentilerimi değiştirmeyi öğrendim. Amaçların peşinde koşmak hayata renk veriyor ama bir amaca ‘bağımlı’ olmamayı öğrendiğinizde de mutluluk sizi bir yerlerde yakalıyor.

Daha önce gitmediğin bir yere giderken hissettiğin belirsizlik duygusunun verdiği serbestlik ve beraberinde duyulan özgürlük hissini aynı anda yaşamak.

Ve karşındaki insan, bunu, zamanın ilerlemesine rağmen sana ilk günkü gibi yaşatabiliyorsa varlığına şükretmekten bıkmamalısın.  Çünkü onunlayken içinde olduğun durum, koşul, mekan vs. anlamını yitirir. O an, o bir çift gözün içten gülümsemesi dışında hiçbir şeye ihtiyaç duymazsın. O kadife sesin kulaklarını doldurup yüreğine işlemesi kadar daha doğal, daha gerçek ve bir o kadar da güzel bir şey yoktur, olmayacaktır da.

Dünyanın öbür ucunda olsak da burada bir kamyonetin arkasında oturup herkesten ve her şeyden uzakta olsak da sana karşı hissettiklerim bakidir. Bana inan. Seninle de hep aynı ama daha fazla olacaktır.

Sana deli gibi aşık olmak fakat gayet aklı başında seni sevmek.