10 Haziran 2014

Yağmur


Yağan damlalar hep bir nostalji yaşatmıştır. Belki de doğal olan her şeyin sadeliğini, güzelliğini, gücünü gösterdiği için; bizi etkilediğinden belki de. Sanki ilk defa gittiğin bir yere ayak basar basmaz geldiğin yere giden ulaşım araçlarını görünce hissettiğin şeyler gibi: gitmek istersin ama gidemezsin.

Gözlerinden damlayan yaşlarla beraber pencere camı önünde dururken, dışarıdaki telaşın sebebi olan yağan yağmur damlalarına bakıp doğada kendinden bir şey-ler bulursun.

İnsanoğlu, bir avuç temiz kalpli insan hariç masumiyetini yitirmiş. Her ne kadar önlem alsanız da bazen insanlar dürüstlük rolü yapıp önlemleri boşuna çıkartabiliyor. Üstelik de hak ve hakkaniyet kavramlarını kendince yorumlayıp yanlışlarını doğruymuş gibi gösterme çabalarına girmeyi saplantı haline getirmiş.

Haklı olan insan doğru yolda ilerler ve bunu da doğrularla ıspatlar. Susup kabullenmez; çünkü susmak kabullenmektir. Saçma sebepler göstererek yapay haklılık iddia etme çabasını gösteren birinin samimiyetsizliği su götürmez bir gerçektir. Kişisel gelişim kitapları okuyup "İnsanlar, senin gücündür!" cümlesine takılıp bunu kendine ilke edinmeleri de şaşırtıcı değildir. Sessizliği ergen tribi türünden kendince değerlendirip susmanın "kişisel efsane" gibi bir kavram ile de "erdem!" olarak yorumlayabilen güruhun kendine yaptığı bu zavallı teselliden ileri gidemeyeceği şüphe götürmez bir gerçektir. Her ne kadar farkında olabilecek vizyona sahip olamasalar da..

İçindeki merhamet duygunu artık eskisi kadar hissetmemek garip gelmiyor artık. İnsan, hak ettiğini yaşamalı.

Dua ve dileklerde "herkes için" ifadesini kullanmıyorum; hiçbir iyiliği hak etmeyenler var çünkü, hiç hak etmemeliler de..