24 Ekim 2013

Avaz avaz susmak


Bilge olmak için yılların geçmesi gerekmez. Yıllar geçtikçe de bilge olunmaz. Bilgelik, doğru bilgi birikimi, saygı, hoşgörü ve empati gibi kişilik özellikleri ile birleştiğinde ancak oluşur ve yine doğru deneyim ile beslenir. Yılların insanda bıraktığı birtakım davranışlar olmalı ya da yaklaşımlar; kişilikten ödün vermemek, inançlarından vazgeçmemek, hayallerini gerçekleştirmek için yeterli olduğunu hissetmek, başkalarından önce kendi hayatının gelmesi gibi.

Bilge ve erdem sahibi bir insan, sesinin tonundan bile anlaşılır çoğu zaman. İletişim kurma becerisine sahip olduklarından diğer insanlardan farklıdırlar. Sahip oldukları enerjik bir kişilikse de renkli olurlar çoğu zaman. Auraları etkiler insanı; kendini hissettirir. Hayatın monotonluğuna alışanlar için biran bir ışık yanar ama akıntıya kendini bırakanlar göz ardı edecektir; ışığa daha yakından bakmak isteyenler ise daha yakına gelecektir. Hep öyle olmaz mı: gündelik alışkanlıklardan vazgeçememek tembellik midir yoksa cesaret edememekten mi ileri gelir? Ya da umutsuzluğa kapılıp baştan hükmen mağlup mu hissetmektir?

Büyük(yaşça değil) insanların duruşlarına dikkat edilirse kendilerinden emin, özgüvenli kişiliklerinin hemen fark edildiği görülebilir. Zaten öyleymiş gibi görünmeye çalışanlar prestijlerini çoktan kaybettiklerini farkında değiller. Davranışların yapaylığını fark eder insanoğlu; yapısı gereği. Görmezden gelmek de gerçeği yok saymaktır. Gerçek saygı, saygılı insana gösterilir ve kurulması için de iletişim becerisi gerektirir. İçten gelen sevgi de. Bu yüzden değil midir bir bilgeyle herhangi bir bankta da dahi oturup sohbet edebilecekken bilgelikten yoksun olanlar ya çevreye ya da insanlara bahaneler uyduracak, diyaloğun içeriğinden çok ayrıntılarla meşgul olacak, meşgul edecektir?

Bir insanı değerli kılan sahip olduğu maddi varlıklar değil, kişiliğidir.

Bir cetvelimiz yok henüz bireyin değerini ölçebilen. Bir de o değer başının üstünde yazsa nasıl olurdu? İşin içinden çıkılmaz olurdu. Peki, görünmeyen değerlere rağmen neden hala insanlara önyargı ile yaklaşılıyor?