Küçücük bir çocuğun hastalığına şifa bulunması için hastaneye götürülürken iklim şartları ve imkânsızlıklar yüzünden yolda hayatını kaybetmesine birkaç saniye yer veren medya, yaşının kaldırabileceğinden çok üstünde maddi değeri olan bir şey alınan diğer bir çocuğa ebeveynlerinin şımarık övünç söylemleri ile beraber dakikalarca yer verebiliyor. Diyalog ve sözüm ona haber niteliği taşıyan anlamsız bilgi aktarış biçimi öylesine bir heyecanla iletilmeye çalışılıyor ki sanki bilim mucizesi meydana gelmiş de sevinç paylaşılıyor.
Gerçek anlamda bir bilgi ya da gündemi ilgilendirecek bir yardım kampanyalarına sebep olabilecek bir yığın olay olsaydı -ki vardır- yine birkaç saniyeliğine ilgisiz bir yüzeysellikle sırf haberi vermek için koleksiyonculuk yapan medyayı anlamak mümkün değil.
Kaybedilenin yürekte bıraktığı ize merhem sürmek yerine eğlence peşinde koşmak mıdır etik anlayışı ya da mesleki sorumluluk?
Şimdi o anne, o baba, o ağabey/abla ve o kardeş/ler-in gözlerindeki hayat ışığı nerede peki?
Tüm zorluklara karşı hep diri kalabilen bakışları nerede?
Hayata umutla bakabilecekler mi bir daha?
Yaşama sımsıkı sarılabilecekler mi bundan sonra?
Toplumun onlara sahip çıkabileceklerine dair güven hissedebilecekler mi artık?
Gözlerindeki yitirmişliği ne giderebilir?
Bedenlerini terk etmiş ruhları tekrar yeryüzüne nasıl indirilebilir?
Anıları her akıllarına geldiğinde hissettikleri acıyı kim, nasıl bilebilir ki?
Nefes alarak yaşamamayı onlardan iyi kim bilebilir?
İnsanlar, iş yerlerine geldiklerinde paltoları ile beraber insanlıklarını da askıya bırakıyorlar. "Toplum bunu istiyor." gibi saçmalıklarla doldurdukları köhne dünyalarının karanlığındaki birçok dayanağı olmayan boş sözlerle kendini avutmak nereye ve ne zamana kadar vicdanları rahat bırakacak? Hayır, toplum bunu istemiyor. Öyle olduğu düşündürülmek ve benimsetmek isteniyor. Bilinçli hiçbir birey buna kanmıyor, kanmayacaktır da. Çaresizliğin yardımlaşarak sona ereceğini ve toplum olarak bir bütün olduğumuzun gayet farkındayız. Yarının geleceği olacak bireyler yetişirken de gayet de bunun farkındalar.