En uzun heceyim. Benle başlayan ve senle devam eden ama hiç bitmeyen. Kendimden eminim. Kendi dışımdaki sen hariç hiçbir şeyden olamayacağım kadar. Kendimi tanıyorum. Ne istediğimi de biliyorum. Hayata karşı duruşumdaki sürekliliğin beni güçlü kıldığını da. Tüm her-kes/şey basitleştiğinde ya da anlamsızlaştığında da beni ayakta tutacak değerlerimin de gayet farkındayım. Sense tüm her şeyi değerli kılıyorsun; sanki kanıtı gibisin sonsuza uzanan düşüncelerimin.
Sözlerle portrelerin uyuşmazlığı göze batar adeta. Prestij sahibi olmak adına sarf edilen cümlelerin ifade ediliş şeklindeki samimiyetsizliği bir sonraki cümledeki sapkın hedef belli ederse zavallı bir bakıştan başka karşılık bulamaz.
Bir hatayı takip edip diğer hataların normal olduğuna inanmak dibe çekilmekten farklı değildir.
Düşüncelerin kime ya da neye göre değerlendirilmesi kişiyi bağlamaz; doğru ve haklı olmak şartıyla.
Güçlülüğüm doğruluğumdan gelir. Oysaki yanlış olmak için o kadar çok sebep var ki.
Bazen bir anneanne duasıdır bir akşamüstü tek başına yürürken hissettiğin huzurun kaynağı. Bazen de içini ısıtıp seni olduğun yerden bağımsız kılan bir gülümseyiştir hayatın her anında şahit olmak istediğin.
O kadar çok ki yazmak istediklerim. İfade ettiklerimden daha çok yazmadıklarım.
Üretilen, oluşturulan bir güzelliği paylaşmamak nedendir?
Ya dünya hiç sevilmiyorsa?
Kendi emeği ile insanın meydana getirdiği güzellikleri paylaşmayarak, insanları bunlardan mahrum bırakarak dünyadan intikam almak istemesi oldukça doğal olamaz mı?