Haftanın son gününde biriken yorgunluğu bir parça atmak için spontane bir aktivite yapmayı alışkanlık haline getirmek gerekir. Bu sefer hafta içi yaptığım gibi koşmak istedim. Kızlarla dışarıda toplanacak ve bir yerlere gidecektiniz. Bu arada ben de başımın çaresine bakacaktım. Anlaşma, anlaşmadır. Hazırlanıp çıkacakken bu sefer müzik çalar yerine telefonumu yanıma almaya karar verdim; koşarken spotify'ın mood ya da sport modunun bana eşlik etmesi hoşuma gidiyor.
Sahile kenarına kadar ısınmak için hızlı tempoyla yürüdüm. Yürüyüş yapan, bisiklet ninen, koşan, banklarda ya da çimenlerde oturan insanlar vardı etrafta, bir de şen kahkahalarıyla insana enerji veren ufaklıklarla ebeveynleri. Hafiften koşmaya başlarken güneşin batmaya yaklaştığını görüyorum ama daha zaman vardı. Biraz daha hızlı koşmaya başlıyorum. Uzunca bir mesafeyi katedip yürümeye başlamışken müziğin sesi azaldı ve sana atadığım zil sesi çalmaya başladım. Daha ekrana bakmadan gülümsemek refleks mi oldu ne? Aramanı yanıtlamadan önce içimden harflere tek tek basarak ya da uzatarak "Bal peteği" demek geliyor her seferinde. Hoşuna gittiğini gösteren gülümsenin nefesindeki değişiminden hissediyorum o an nasıl şirin göründüğünü. N'aptığımı sordun, söyledim. Sonra hiç kendinden bahsetmeden ve bana soru sormadan tarif ettiğin yere hemen gelmemi istedin. "Peki" dedim. Acele etmemi söyledin. "Pekala" dedim ve ardından kapattık. Bu sefer sana doğru koşmaya başladım. Söz konusu sen olunca sebepsiz bir enerji hissediyorum anlamını çözemediğim ki çoğu zamanda bunun sebep aramadığım... İnsan, kendisini neyin mutlu ettiğini bilmeli, bilmiyorsa da öğrenme gayretine girmeli ve bulunca da takip etmelidir. Senin hayatımda olan her anın benim için huzur, mutluluk iken göze alamayacağım hiç bir şey yokmuş gibi hissediyorum. 5 dakika kadar daha koşup durağa geldim ve bir taksiye atlayıp 15 dk mesafedeki tarif ettiğin yere geldim.
Seni gördüm. Algıda seçicilik mi yoksa seni onca kalabalık arasında seçebilmek bir his mi bilmiyorum ama işte oradasın. Kızlara merhaba dedim sen onlarla vedalaşırken. Sonra onlardan ayrıldık. El ele tutuşup birkaç dakika yürüdük. Birden durdun. Karanın denizin ortasına doğru çıkıntı yaptığı bir yere gelmiştik. Batmaya çok az kalmış olan güneşe doğru bakmamı istedin, baktık.
Ben: Acele etmemi söyledin. Ben de vakit kaybetmeden geldim. Bir şey mi oldu? Her şey yolunda mı?
Sen: (gülümseyerek) Yooo. Sadece yanımda olmanı istedim. Gün batımını seninle izlemek istedim.
Ben: Doğru söyle, sıkıldın mı yoksa kızların işi mi çıktı? (muzip bir bakışla)
Sen: Üstüme iyilik sağlık. Şuna da bak. Yorduk galiba buraya kadar.
Ben: Olur mu öyle şey; takılıyorum işte.
Sen: Kızlarla konuşuyorduk işte. Her biri ayrı ayrı konulardan bahsettiler. Kimi zaman da anlatılanlardan yanaklarımız ağrıyıncaya kadar güldük. Kız muhabbeti, bilirsin.
Ben: Bu diyalog nereye gidiyor acaba, çok merak ediyorum?
Sen: Şöyle bir duruldum ve değerlendirme yapmaya başladım; kendi rotamı ve hayattan neler beklediğimi, ideallerimi. Ve tabii ki de seni.(burada kaşını kaldırıyorsun)
Ben: Neyse, en azından ben de nasibimi almışım.(gülümseyerek)
Sen: Yaaaa.
Ben: Tamam. Sustum.
Sen: Gün batımını seninle izlemek istedim çünkü hepsinin seninle batıp seninle doğduğunu artık bilmeni istiyorum.
Şaşırmıştım. Böylesi bir itirafı senden biranda duyabileceğimi hiç düşünmemiştim.
Taksideyken müziğin tarızını değiştirmiştim de rastgele modunu açmıştım. İnerken de kapatmayı unutmuş, telefonu şortumun cebine koymuş kulaklığı da elime sarmıştım.
Birbirimize bakıyorduk. Tek yapabildiğimiz buydu o an. Sen benim nasıl bir tepki vereceğimi gözlemliyordun bense içimdeki o coşkuyu sana nasıl yasıtabileceğimi düşünüyordum.
Her iki kolumu sana sarılmak açarken kulaklığın kablosu telefondan ayrıldı ve ikimizin favori parçasının sesi duyulmaya başladı. İkimiz de bir anlık şaşkınlık yaşamıştık fakat yüzlerimizdeki tebessümle ne olduğunu tahmin etmiştik. Birbirimize sımsıkı sarıldık ve birkaç dakika boyunca öylece kaldık. Zaman durmuştu. Sanki bir film şeridi geçiyordu gözlerimin önünden ve küçüklük hallerin canlanıyordu gözümde; annesinin eteğini tutup yanından hiç ayrılmayan o küçük kızın gün gelip de benim hayatımın yarısı olacağını kim tahmin edebilirdi ki... Melodimizin son notası da vurunca göz göze geldik. Sanki bir filmin final sahnesindeymişiz gibiydi. Kameralar bu anı farklı açılardan defalarca zihnimde gösteriyordu adeta. Oysa finali bitmeyen bir mutluluktur seninle sürüp giden.
Burnu koku alamayan bir insan en güzel parfümü de koklasa diğerlerinden ayırt edemeyecektir. Asıl önemli olan nitelik değil, değerdir. Değeri bilmek de kişiliğe bağlıdır.
Ben, seni dünyanın en güzeli seçtim ve sen benim için hep öyle kalacaksın.