9 Kasım 2013

Sosyal medya


Hafıza kartları, diskler, telefonlar, tabletler…
Hayatımızı bir yerlerde depolama ihtiyacı artık bir alışkanlığa dönüştü: Yedeklemek. "O an"ları saklamak. Her şeyin bir kopyasını oluşturmak.

Ortaokulda matematik öğretmenim, defterin ilk sayfasına şu cümleyi yazdırmıştı:
"Hafıza nankördür, not almak esastır.Hemen arka sayfasına da bu sözden ne anladığımızı yazmamızı istemişti.

O gün anladığım kadarını, bugün daha iyi kavrıyorum: Unutmak aslında kötü bir şey değil. Unutmak, güzel ve olması gereken bir şey. Bazen hayatın koleksiyon yapmamıza izin vermemesini hoşgörüyle karşılamalıyız.

Unutmak güzel ve olması gereken bir şey. Bu yüzden de bazen hayatın koleksiyonculuk yapmamıza izin vermemesini hoşgörü ile karşılamalıyız. 

Bir arıza olsa, tüm kayıtlar silinse… Yaşadıklarımız yaşanmamış mı sayılacak?
Elbette hayır.

Görsel ortamın yazıya göre daha çok ilgi görmesi tesadüf değil. Bilinçli okur, okumayı alışkanlık haline getirmiştir; fakat ne yazık ki bu insan sayısı çok az. Artık özlü sözler bile resimlerle aktarılıyor. Çok okumak ile bilinçli okur olmak arasındaki farkı hâlâ anlamayan bir toplumda yaşamak başlı başına bir mücadele.

Sosyal medyada yapılan paylaşımların bir amacı olmalı: Gizliliği ihlal etmeden, düşünce, duygu ve estetik taşımalı. Oysa çoğu zaman popüler olma arzusu ya da kendini kanıtlama isteği, doğallığın önüne geçiyor.

Çöp veri diye adlandırılabilecek o kadar çok şey var ki… Sanal beğeniler çoğu zaman hiçbir anlam ifade etmiyor. Hoşumuza gitmeyen her şeyi bir tıkla silebiliyoruz; ama gerçek hayatta böyle bir “sil” tuşu yok.

Kişi, sahip olduğu eşyalarla değil; kişiliği ve huyuyla değer kazanır. Sosyal medyada vitrine konan kusursuz pozlar, aslında değeri artırmaktan çok azaltıyor. "Ben buradayım" mesajı vermek için kaliteyi feda eden paylaşımlar, en çok da paylaşanı küçültüyor.

Gerçek dünyadaki sıcak bir gülümseme ile ekran başındaki sanal bir onay arasında uçurumlar var. Trend diye yapılanlar çoğu zaman "yeni normal" adı altında dayatılıyor. Oysa gerçek değer, hiçbir filtreye, hiçbir 'like'a ihtiyaç duymayan anlarda saklı.

Gerçek dünyadaki sahip olduklarınızın yanında sanal dünyadakiler hiçbir anlam taşımaz. Sahip olunan materyal ya da obje, bireye ne gerçek ne de sanal ortamda değer katar.

Sanal ortam verileriyle var olmaya çalışmak yerine, sıcacık bir gülümsemeyi tam karşınızda birkaç saniyeliğine izlemek… Arada fersah fersah fark vardır.

Başkalarının beğenisini kazanmış bir durumu trend diye uygulamak… Ve ardından gelen tepkilerle kötü hissettirilmek… Ne yazık ki bu, artık "yeni normal" olarak kabullenilmiş durumda.