İnsan, yaşadıkça neyin gerçek, neyin yanılgı, neyin değerli, neyin değersiz olduğunu görür; yaşadıklarının ve edindiğin deneyimlerin seni değiştirmesine izin vermen ya da empati kurabildiğin zaman daha mutlu ve huzurlu olman gibi.
Yaşama bakışımızın kalıcı mutluluktaki payı, çok istediğimiz bir şeyi elde etmenin kısa süreli hazzından çok daha büyüktür. Kendimi en mutsuz hissettiğim zamanlar, içinde bulunduğum koşullara tek bir yönden baktığım zamanlardı. Şimdi ise bazı şeylerin istediğim gibi gerçekleşmeyeceğini anladığımda, beklentilerimi değiştirmeyi öğrendim. Amaçların peşinde koşmak hayata renk verir; ama bir amaca bağımlı olmamayı öğrendiğinizde mutluluk sizi bir yerlerde yakalar.
Daha önce gitmediğin bir yere giderken hissettiğin belirsizlik duygusu, beraberinde duyulan özgürlük hissiyle aynı anda yaşanır.
Ve karşındaki insan bunu, zaman ilerlese bile sana ilk günkü gibi yaşatabiliyorsa, varlığına şükretmekten bıkmamalısın. Çünkü onunlayken içinde bulunduğun durum, koşul veya mekan anlamını yitirir. O an, o bir çift gözün içten gülümsemesi dışında hiçbir şeye ihtiyaç duymazsın. O kadife sesin kulaklarını doldurup yüreğine işlemesi kadar doğal, gerçek ve güzel bir şey yoktur; olmayacaktır da.
Dünyanın öbür ucunda olsak da, burada bir kamyonetin arkasında oturup herkesten ve her şeyden uzakta olsak da, sana karşı hissettiklerim bakidir. Bana inan; seninle de hep aynı, ama daha fazla olacaktır.
Sana deli gibi aşık olmak… fakat gayet aklı başında seni sevmek.
