Yağan damlalar hep bir nostalji yaşatmıştır. Belki de doğal olan her şeyin sadeliğini, güzelliğini ve gücünü gösterdiği için; bizi etkilediğinden belki de. Sanki ilk defa gittiğin bir yere ayak basar basmaz, geldiğin yere giden ulaşım araçlarını görünce hissettiğin şeyler gibi: gitmek istersin ama gidemezsin.
Gözlerinden damlayan yaşlarla pencere camı önünde dururken, dışarıdaki telaşın sebebi olan yağmur damlalarına bakıp doğada kendinden bir şeyler bulursun.
İnsanoğlu, bir avuç temiz kalpli insan hariç masumiyetini yitirmiştir. Her ne kadar önlem alsan da bazen insanlar dürüstlük rolü yapıp, önlemleri boşuna çıkartabiliyor. Üstelik hak ve hakkaniyet kavramlarını kendince yorumlayıp yanlışlarını doğruymuş gibi gösterme çabalarına saplantı haline getirmişlerdir.
Haklı olan insan doğru yolda ilerler ve bunu da doğrularla ıspatlar. Susmak kabullenmek demektir; bu yüzden susmaz. Saçma sebepler göstererek yapay haklılık iddia eden birinin samimiyetsizliği ise su götürmez bir gerçektir. Kişisel gelişim kitapları okuyup "İnsanlar, senin gücündür!" cümlesine takılıp bunu ilke edinmeleri şaşırtıcı değildir. Sessizliği ergen tribi gibi değerlendirip, susmanın "kişisel efsane" veya "erdem" olarak yorumlanması ise zavallı bir teselliden ileri gidemez. Farkında olabilecek vizyona sahip olamasalar da…
İçindeki merhamet duygunu artık eskisi kadar hissetmemek garip gelmiyor. İnsan, hak ettiğini yaşamalıdır.
Dua ve dileklerde "herkes için" ifadesini kullanmıyorum; çünkü hiçbir iyiliği hak etmeyenler vardır ve hak etmemeliler de…
