10 Ağustos 2014

La


En uzun heceyim. Benle başlar ve senle devam eder, ama hiç bitmez. Kendimden eminim. Kendi dışımdaki sen hariç hiçbir şeyden olamayacak kadar bilincim yerinde. Kendimi tanıyorum; ne istediğimi de. Hayata karşı duruşumdaki sürekliliğimin beni güçlü kıldığının farkındayım. Tüm her-kes/şey basitleştiğinde ya da anlamsızlaştığında da beni ayakta tutacak değerlerimin farkındayım. Sense, tüm her şeyi değerli kılıyorsun; sanki sonsuza uzanan düşüncelerimin kanıtısın.

Sözlerle portrelerin uyuşmazlığı hemen göze çarpar. Prestij uğruna sarf edilen cümlelerdeki samimiyetsizlik, bir sonraki cümledeki sapkın hedef belli olduğunda zavallı bir bakıştan öteye geçemez.

Bir hatayı takip edip diğer hataların normal olduğuna inanmak, dibe çekilmekten farklı değildir.

Düşüncelerin kime veya neye göre değerlendirileceği, kişiyi bağlamaz; doğru ve haklı olmak yeterlidir.

Güçlülüğüm doğruluğumdan gelir. Oysaki yanlış olmak için o kadar çok sebep var ki…

Bazen huzurun kaynağı, bir anneanne duasıdır; akşamüstü tek başına yürürken hissettiğin. Bazen de, içini ısıtan ve seni olduğun yerden bağımsız kılan bir gülümseyiş… Hayatın her anında şahit olmak istediğin.

O kadar çok yazmak istediklerim var ki… İfade ettiklerimden daha çok yazmadıklarım.

Üretilen, oluşturulan bir güzelliği paylaşmamak neden? Ya dünya hiç sevilmiyorsa?

Kendi emeğiyle meydana getirilen güzellikleri paylaşmayarak, insanları bunlardan mahrum bırakmak ve dünyadan intikam almak istemesi, oldukça doğal olamaz mı?