Aklınızın başka hiçbir yerde olmadığı zamanların sebebini durup düşündüğünüzde, bunu mümkün kılan nedir: olduğunuz yer mi, yoksa yanınızdaki insanlar mı?
Yanında geçen her anın değeri paha biçilemez. Gözlerinin içine her baktığımda gördüğüm, hissettiğim enerjin beni harekete geçiriyor ve etrafında pervane olmaya sevk ediyor. Ses tonundaki canlılık, sanki taze bir ilkbahar esintisi yaşatıyor.
Her bakışını yakalayıp her saniyene şahit olmak geliyor içimden. Birlikte attığımız her adımı zihnimde tarihe kaydediyorum ve daha sonra hatırladığımda, anlık bir tebessümle sana bakıp kendimi şanslı hissediyorum. Çünkü sen benim için eşi bulunmaz bir parçamsın. Bakmayı keşfedemediğim bakış açım, sağduyum ve öteki yarımsın; beni tamamlayan her seferinde.
Bahariye’de bir parkta seni bekliyordum. Az sonra yanımda olacaktın. Oturmaktan ve beklemekten biraz sıkılmış, az ilerideki okula doğru yürümeye başlamıştım. Bir yandan da telefonda konuşuyordum. Konuşma bitti; telefonu cebime koydum. Bir adım atmamla birlikte boş kalan elimi elinle doldurup gülümseyerek bana bakışını unutmuyorum. Durup sana bakmış ve ayaklarını yerden kesen bir sarılmayla seni karşılamıştım.
O gülümsemenin bendeki sevinç çağlayanına sebep olduğunu sana nasıl betimleyebilirim, inan ben de bilmiyorum.
Moda’ya yürürken bir şeyler anlatmaya başladın. Seni dinliyordum; sesin o kadar heyecanlı, bir o kadar da ilgi çekiciydi ki… Dondurma aldığımızdaki çocuksu sevinç mimiklerin sana o kadar yakışıyordu ki. Hele bir de çocuksu bir tavır ve sesle yaptığın taklitler… Beni benden alıyordu doğrusu. Sanki ikimiz de çok küçüğüz ve harçlıklarımızla dondurma almaya gitmiş gibiydik.
Sahilde yürümek istemiştin; Kadıköy’e kadar yürüdük. Gün batımını takiben, senden habersiz, daha önceden rezervasyon yaptırdığım teraslı bir restoranta geçtik. Garsona çaktırmamasını gerektiren bir işaret yapıp bize ayrılan masaya geçtik. Masa buluşumuzu biraz şansa bağlamıştın; bir bilsen, bu akşamı ne zamandır planladığımı.
O akşam canlı müzik vardı. Yemeğimizin siparişini verdik. Burayı sevdiğimi biliyordun; sen de sevmeye başlamıştın. Yemekten sonra biraz daha ısınmaya başlamana sevinmiştim.
Müzik başladı. Kahvelerimiz bitmişti ve daha önce yaptığımız anlaşmayı garsona bir işaretle hatırlattım. O da sanatçının kulağına bir şeyler söyledi. Sıra bana gelmişti. Sense şaşkın şaşkın bana bakıyordun. Ceketimin cebinden bir kağıt çıkardım –evet, ezberim çok iyi değil–. Önce söylemem gereken birkaç şey vardı, sonra kağıdı okuyacaktım:
Bendeki sana dair her şeyi şu an ifade edemem; sanma ki yetersizim. Şu kısacık zamana sığdıramadım. Ama bir ömre sığdırabilir miyim, ondan da emin değilim. Bilmeni istiyorum ki, benim için aldığım nefes, yaşamımı sürdürmemi sağlayan kalp atışım gibisin. Şu ana kadar nerelerdeydin bilmiyorum; ama sanki yıllar sonra kaybettiğimin farkında olmayıp bulduğum bir şeysin. Her gördüğümde sevindiğim, mutlu olduğum…
Sana bakıyorum.
Herkes sessizce beni dinliyordu, fondaki hafif müzik eşliğinde. Sen, duygusallaşmış bir ifadeyle, pür dikkat beni izliyordun.
Seni ne kadar çok sevdiğimi, sevebileceğimi defalarca düşündüm. Şu an karşımdasın, benimlesin. Seni, aldığım nefes, yaşadığım her an için; kalbinin yaşamak için çarptığı en küçük zaman dilimi için Allah’a şükretmekle geçirecek kadar çok seviyorum. Seni yarattığı ve karşılaşmamızı mucizevi bir rastlantıyla gerçekleştirdiği için Allah’a sonsuz defa teşekkür ediyorum her duada.
Seninle küçük bir çocuğum, liseli bir âşık, üniversiteli bir genç, olgun ve anlayışlı bir eş, bazen roman kahramanı, kimi zaman da haşarı bir maceracı… Ama hepsinde illaki sana hayran ve sensiz hiçbirinin tam olmadığı bir kişilik. Biliyor musun, senden öncesi yok; hiç olmadı da. Kalan ömrümde bırak senin gibi birini daha bulmayı; senden bir tane daha olduğuna bile inanmıyorum. Varsa da artık şansı yok.
Gözlerine kilitlenip tüm dünyayı göremediğimden, çoğu zaman sana uzun uzun bakışlarımın sebebi bu. Senleyken başka her şeyin çekiciliğini yitirmesi; senin ışığından mı, yoksa benim gözlerimi kamaştırmandan mı, bilmiyorum. Ama ne olursa olsun, bundan çok memnunum.
Mevsim hep ilkbahar olabilir mi? Seninle, bende mevsim hep aynı.
Seninle yeniden doğdum. Yeniden büyüdüm. Yeniden yaşamaya başladım. Seninle yeniden ben oldum.
Sonu olmayan hiçbir şeyin olmadığının farkındayım; ama senle sonsuz olmaya çoktan hazırım.
Sonra hiç okumaya yeltenmediğim kağıdı katlayıp sağ gömlek
cebime, kalbimin üstüne, koydum ve mikrofona yaklaştım:
her şey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçak örneğin uçurtma mesela
altına konalabilir
bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
sallanan bir masanın
veya şiir yazılabilir
süresi ötekilerden kısa
bir ömür üzerine.
bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
güzelliğine benzetme bulmak zor
sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
her şeyden
bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
ve benim
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
anlarım bitkiden filan
ama anlatamam
toprağın güneşle konuşmasını
sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
sen bana ışık ver yeter
bende filiz çok
köklerim içimde gizlidir
gelen giden açan soran bere budak yok
bir şiir istersin
içinde benzetmeler olan
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok
uzun bir yoldan gelen
tedariksiz katıksız bir yolcuyum
yaralı yarasız sevdalardan geçtim
koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
her şeyi anlattım
olan olmayan acıtan sancıtan
bilsem ki sana varmak içindi
bütün mola sancıları
bütün stabilize arkadaşlıklar
daha hızlı koşardım
severadım gelirdim
gözlerinin mercan maviliğine
sana bakmak
suya bakmaktır
sana bakmak
bir mucizeyi anlamaktır
sana sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
aşk sorgusunda şahanem
yalnız kelepçeler sanıktır
ne yazsam olmuyor
çünkü bilenler hatırlar
hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
bahçıvanlar değil tüccarlardır
sen öyle göz
sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
sen teninde cennet kayganlığı iken
sana şiir yazmak ahmaklıktır
bir tek söz kalır
dişlerimin arasından
ben sana gülüm derim
gülün ömrü uzamaya başlar
verdiğim bütün sözler
sende kalsın isterim
ben sana gülüm derim
gül sana benzediği için ölümsüz
yazdığım bütün şiirler
sana başlayan bir kitap için önsöz
sana bakmak
bir beyaz kağıda bakmaktır
her şey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır
gördüğün suretten utanmak
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır
sana bakmak
Allah'a inanmaktır.