24 Aralık 2013

Sözlerle çizilen portreler


Kendini geliştirmiş insanlar diğerlerinden hep birkaç adım öndedir. Bu insanları fark etmek için de pek bir yetenek gerekmiyor. Küçük bir çocuk bile bunu fark edebilir. Yaklaşımı ve farklı bir bakış açısıyla gidişatı ya da sonucu değiştirebilen, empati kurabilen, insani değerlere sahip olan, saygı erdemini benimsemiş, insancıl, detaylardan koca bir dünya çıkabilen bir kişilik ancak ileriyi görebilir ve yönetici vasıflarına sahip olabilir.

13 Aralık 2013

Gözlere merhem


Seni şehir merkezindeki bir meydanda bekliyordum. Artık gelmeliydin. Her geçen saniyeden sonraki an geçmek bilmiyordu. Köşede bir taksi durdu. Evet, o sendin ve senden başkası da olmazdı zaten. Biran her şey gri tonlarda iken sen oradaki tek renkli varlıktın. Gülümseyişin içimi ısıtmıştı. Gözlerim hiç üşümemişti ya da ben üşüdüklerini hiç fark etmemiştim.

1 Aralık 2013

Şans öpücüğü


Plan yapıp ona sadık kalmak ve işlerin tahmin edildiği gibi ilerlediğini görmek iyi hissettirir. Plana sadık kal-a-mayıp doğaçlama yapmak ya da akışına bırakmak ise kimi zaman “iyi ki”lerimize bir yenisini eklememize ve daha iyi şeyler olmasına zemin hazırlar.

16 Kasım 2013

En güzel dilek


Güzel bir günün öğleden sonrasıydı. Aile ziyaretindeydik. Çocukluk anılarından konuşuyorduk. Üstelik o gün doğum günümdü! Veranda da oturmuş doğanın tadını çıkarıyorduk. Sende muzip ama çaktırmayan bir hal vardı. Kaçamak bakışlarını yakalama çalışıyordum. Birden kapı açıldı ve ortak arkadaş ve yakınlarımızdan oluşan bir grup insan ortaya çıkıverdi.

9 Kasım 2013

Sosyal medya


Hafıza kartları, bellekler, diskler, telefonlar, tabletler... Hayatı bir yerlerde depolamak ihtiyacı hissediyoruz. Günümüz insanının gitgide alışkanlığı haline geldi: yedeklemek. "O an"ları saklamak. Her şeyin bir yedeğini oluşturmak. Ortaokuldaki matematik öğretmenimin ilk derste bize yaptırdığı bir uygulama geliyor aklıma: defterin ilk sayfasına büyük harflerle "Hafıza nankördür, not almak esastır." cümlesini yazdırmıştı. Aynı sayfanın arkasına da bu sözden ne anladığımızı yazmamızı istemişti. Peki her şeyi kaydetmek/yedeklemek doğru mudur?

24 Ekim 2013

Avaz avaz susmak


Bilge olmak için yılların geçmesi gerekmez. Yıllar geçtikçe de bilge olunmaz. Bilgelik, doğru bilgi birikimi, saygı, hoşgörü ve empati gibi kişilik özellikleri ile birleştiğinde ancak oluşur ve yine doğru deneyim ile beslenir. Yılların insanda bıraktığı birtakım davranışlar olmalı ya da yaklaşımlar; kişilikten ödün vermemek, inançlarından vazgeçmemek, hayallerini gerçekleştirmek için yeterli olduğunu hissetmek, başkalarından önce kendi hayatının gelmesi gibi.

11 Ekim 2013

Güzel kalp


İçinde bulunduğumuz çağ bir sevgisizlik çağı olarak nitelendirilmektedir. Birçok düşünür, çağımıza yakıştırılan “sevgisizlik”, sıfatı konusunda hemfikirdir. Bunlardan biri olan Marcuse, aşkı; çekicilik, moda ve beğeni kavramlarıyla tanımlamaktadır. Günümüz modasına uygun olarak, ancak başkaları tarafından beğenilen, arzu edilen bir şey çekici olduğuna göre, âşıkların karşılarındaki insanlar için bu tür özelliklere sahip olmak gerekir. Marcuse, gelişen teknolojinin insanları edilgenleştirdiği, aynileştirdiği ve sevgi kavramının içini boşalttığını söyler.

18 Eylül 2013

İlkbaharsın


Bir haziran günü, akşamüstü vakti. Yüzlerimizi denize çevirmişiz. Gün batımını izliyoruz. Muzipçe ara sıra sana bakıyorum. Hafiften başın öne eğilir gibi oluyor sanki, belki de düşüncelere dalıyorsun. İşaret parmağımı hafiften büküp çenenin altına yerleştiriyorum. Nazik bir hareketle başını yukarıya kaldırıp ve kendime doğru çeviriyorum. Sana dönüyorum. Göz göze geliyoruz.

17 Eylül 2013

Bir çift yürek


Hafta sonu koşuşturmaca ile geçmişti. Balkonda oturup beş çaylarımızı içerken fırtına sonrası durgunluğu yaşıyorduk sanki. Hafta içi ne yapacağımı sorduğundaysa aslında neyi irdelemeye çalıştığını biliyordum:

15 Eylül 2013

Güneşe sürpriz yapmak


Zaman, her şeyin cevabını verir. Kimisi erken olurken, kimisi geç. Bir yerde zamanı yakalarsan cevabını erken alma olasılığın da artıyor. Bazı şeyleri de öyle güzelleştiriyor ki. Bazen gerçekten, bazense senin gözünde…

Öğleden sonra konuştuğumuzda seni akşamüstü iskelede, tanıştığımız yerde, bekleyeceğimi söyledim. Önce duraksadın, belki de şaşırdın ama sonra güneşin batışını izleyip yürüyeceğimizi anlatınca geçti o ifaden. 

13 Eylül 2013

Bir gün


Kumsaldayız. Sanki ikimiz dışındaki her şey buğulu birer görüntüden ibaret. Konuştuğunda tüm sesini kulaklarıma doldurmak istiyorum sanki. Bazen konuyu unutmuş gibi yapıp tekrar sorduğumda ise bunu anlıyor, gülümsüyor ve tekrar anlatıyorsun. Bazen de aniden susup başını omzuma yaslıyor, konuşmanı sürdürüyorsun. Gülümserken ki konuşman o kadar büyüleyici ki; bir bilsen…

9 Eylül 2013

De ki işte


Oruç Aruoba’nın felsefeye giriş üçlemesini oldukça başarılı ve değerli olan ilk kitabını tanımlamak gerekirse: Yaşam tam anlamıyla budur derken; ölümün tersi olması gerekirken, olmadığını; virgüller, tireler, düşük cümleler, bağlamayan bağlaçlarla kafanızı ve o güne kadar düşündüklerinizi ters yüz ederek felsefeyi öğretir.

"de" dersiniz, "ki" der bi soluklanayım, bir parantez açayım, dersiniz olmaz ya "işte" der bitirirsiniz.

7 Eylül 2013

Hepsi aynı


Bazen hiçbir şeyin farklı gelmediği olur mu? Ana duyguların hepsini yaşamışsın gibi. Aradaki hislerin, çeşitlerinin de ilgi çekmediği ya da farklı gelmediği de oluyor mu? İnsanlar için de bu durumun aynen geçerli olduğunu düşündün mü hiç: ana formlar ve ara formalar. Çünkü insanları kalıplara sığdırmak fikri hep saçma gelmiştir. Asıl olan kalıpları insanlara sınırları esnek şekilde sığdırmaktır. Tüm bunlar tatmin olmuşluk mu yoksa bir yön seçmek için hazır olduğunun kanıtı mı? Neye ve kime göre mi? Elbette sana tanıdık gelen ve yüzünü gülümseten yönde. Çünkü o yöndeyken sanki zamanla aynı hıza sahipsin ve birlikte ilerliyorsun. Aklın, ne başka kimse-ler-de ne de dünyanın herhangi bir yerinde. Gülümse hadi; yüzündeki aydınlık ortaya çıksın.

3 Eylül 2013

Kafka notlarımdan


"Dünyada bana hiçbir şey, tabiattan melül bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir."

"Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağıtılmıştı; çünkü o benim için bütün insanların timsaliydi."

26 Ağustos 2013

Özdeyiş


İlki benden gelsin: Her iki kolunuz açık olarak cesurca koşarken mutlusunuz. Zaman çizelgesinde yürüyorken aklınız ne geçmişte ne de gelecektedir. Birden yüzüstü düştüğünüzde/düşürüldüğünüzde ise o andan sonra yapılanlarla sanki geride, düşüncelerle de ilerideymiş gibi hissedersiniz.

18 Ağustos 2013

Öfke ve cesaret


Kalbini ikiye bölen bir görüntüdür öfkeni yücelten. Üstüne gitmek istersin; buna bir son vermek için. Etrafa bakarsın seninle aynı düşünen başkaları da var mı diye. Belki de meydan okumak istersin bir başına. Başını arkaya çevirmeden ilerlersin. Bir yol vardır önünde. Işığın yüzüne vurması mı yoksa görüntülerin sebebine son vermek mi seni aydınlatacak diye düşünmeye başlarsın. Kendine inanırsın. Yalnız değilsin. Asırlardır senin gibiler olmuştur, var olmaya da devam edecek.

14 Ağustos 2013

Yerüstünden notlar


- Gözlerimizi açtığımızda dışımızdaki her şeyin değiştiğini görmeyi mi yoksa görmemeyi mi isteriz? Kimi zaman her şeyin ve herkesin değişmesini dileriz. Bir yeri anlamlı kılan insanlardır; bizim için önemi ve değeri olan insanlar. Gerisi ayrıntıdır aslında. Oysa bazen öyle hissederiz ki, sanki olduğumuz yerin dünyada bir yer olduğu olgusu dışında hiçbir anlamı yoktur.

13 Ağustos 2013

Her şey sende gizli


Yerin seni çektiği kadar ağırsın,  
Kanatların çırpındığı kadar hafif.  
Kalbinin attığı kadar canlısın,  
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...  
Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar kötü..  
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,  
Karşındakinin gördüğüdür rengin.  
Yaşadıklarını kar sayma:  
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,  
Sevdiğin kadardır ömrün.  

12 Ağustos 2013

Kürk mantolu madonna


Çok önce -birkaç defa- okumuştum, paylaşmak istedim; belki de hala tanışmamış ya da okumaya fırsatı olmayanlara bir hatırlatma olur diye. Etkileyici ve insanın içine işleyen bir sanat harikası olan bu eseri üreten sanatçı, üstad Sabahattin Ali’ye teşekkür ediyorum. Böylesine önemli bir edebi eseri bize kazandırdığı için. Yüreğimizde şiddetli bir fırtına koparan ve bununla da yetinmeyip içimizi yırtan, parçalayan, acıtan, kanatan, ne fazla ne eksik, olması gerektiği gibi olan bir edebiyat harikası. Bittiğinde Raif’in Maria’nın yanında duyduğu huzuru ve Maria’dan uzakta hissettiği acıyı bir arada yaşatan, okumuş her erkeğin Maria Puder’ini aramasının doğruluğuna inandıran, eğer erkeğin bulduğunu düşündüğü Maria Puder’i okumuşsa anlamını sonsuza katlayacak kitap. Kitaptan biraz alıntı yapmak istiyorum:

11 Ağustos 2013

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var


Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

10 Ağustos 2013

Mutsuz insanları kandırmak zordur


İnsan en az üç kişidir. Kendisi, olmak istediği kişi ve aradaki farkta yaşayan üçüncü. En sahicisi de bu üçüncüdür. Olmak istediğin kişiden kendini çıkardığında, aradaki farkta yaşayan kişidir en çok sana benzeyen. Ne kendin kadar huzursuz ne de olmak istediğin kişi kadar hayalidir o. Yine bu yüzden iki insanın birbirine âşık olması en az altı kişi arasında geçen bir hadisedir. Hangi kişiliğinin hangi kişiliğe, hangi parçanın hangi parçaya özlem duyduğunu çözemediğinde, içmeyi unuttuğun sigara parmaklarını yakana kadar karşı duvara bakarsın.

9 Ağustos 2013

Aforizma


Bazen hiç tanımadığınız bir insanla yollarınız kesişir. O kısacık zaman aralığında tanışırsınız. Her şeyin bir sebebi olduğunu bilirsiniz. Birbirinizi tanıdıkça da bunun tesadüften öte bir şey olduğunu düşünmeye başlarsınız çünkü hayat normalde bu kadar cömert değildir. Böylesi bir insanla bir daha karşılaş-a-mayacağınızı hissedersiniz, bilirsiniz, anlarsınız; çünkü öyle olan bir insan daha yoktur, belki de.

8 Ağustos 2013

Yaşam amacı


Bir ormanda yangın çıkmış ve yanmaktadır. Bütün hayvanlar da ormanın yanışını seyretmektedir. Yalnızca bir serçe, su birikintisinden her seferinde birer damla alıp getirip ateşin üzerinde bırakmaktadır. Bunu gören diğer hayvanlar hep birlikte gülüşmüşler ve hemen sormuşlar: "Napıyorsun, yanıyor işte, ne yapabileceksin ki?" Bunu üzerine serçe: "Benim elimden gelen budur." demiş.

7 Ağustos 2013

Aç kal, budala kal


Zamanınız sınırlı, o yüzden başkasının hayatını yaşayarak çöpe atmayın o zamanı… Diğer insanların fikirlerinin gürültüsünün, iç sesinizi bastırmasına izin vermeyin. En önemlisi de, yüreğinize ve içinizdeki sese kulak verecek kadar cesur olun. Her nasılsa, gerçekte nasıl biri olmak istediğinizi onlar zaten biliyorlar.

Steve Jobs

1 Ağustos 2013

Merhaba


Yeni bir başlangıç. Her şeye sıfırdan başlamak denir ya, aynen öyle.